Kendini ömür boyuManastıra kapatan rahibeSanırsın Tanrı’nın elineErken düşmüş rehine Kölelerin kanlarıyla karılmışŞu gördüğün binaların harcıSana diyorum, duymuyor musunFatima’yı (*) yol eden hacı “Bütün güvencem bu” der gibiElindeki bıçağa bakıyor matadorBir zamanlar aynı gözlerle yurttaşlarına böyle bakmıştıŞimdi ismi lazım değil bir imparator Salazar’a-Bizim Kenan (**) da dahilHepsinin en sevdiği ağaç; elbette darağacıAncak “dar”lı bir ağaca talim […]
O, bir renge bırakır özetini Sen, mesela bir şiire O, renklere, özellikle sarıya özenir Sen, takarsın kafayı karaya O, feyz alır renklerden artan zamanda Fransa’dan Sen, eline imge tutuşturan sözcüklerden O, kalem niyetine tutar fırçasını Sen, tutarsın mesela yıkılmış hayallerini O, bir kulakla duyar renkleri Sen, üçüncüsüyle de duyamazsın denilenleri O, doğmuş -şimdi yerinde yeller […]
Bir zamanlar o dalgalı saçları İvedilikle uzardı, tarasın diye özellikle Scheveningen(*) rüzgârları Şimdi Scheveningen’in kollarında uluslararası bir mahkeme İnsanın havsalası almıyor bu nasıl muhakeme Artık adalet dağıtmak bu kentte âdetten Tabii sıra gelirse ad/aletten Ha bire diktatör topluyor, ey! Muazzam koleksiyoncu La Hey Önce sarıdan firar edesi geliyor insanın Kesilmiş kulağınıza fısıldadıklarıma lütfen inanın (*) […]
Şerafettin Muş ile tanışıklıǧımız otuz yedi yıllık bir zaman dilimini kapsar. Tanışıklıǧımız zamanla köklü bir dostluǧa dӧnüştü. O, pos bıyıklarını sıvazlayarak usul usul “ben bizden olan bütün insanların dostu” der gibi konuşur, bir dava adamı olduǧunu her zaman hissettirirdi. O da, her yoksul Anadolu insanı gibi daha çocuk yaşlarda düşmüştü ekmek derdine. Ölümünden kısa bir […]
-Abdullah Cömert’in anısına- Ayılar yerse İyisini armudun (*) Hesap et, kimler yer İyisini Armutlu’nun? (*)Atasözü: Armudun iyisini ayılar yer.
Kıpkırmızı olur Ama utancından değil Yanağından ısırdın mı su püskürtür Hayret toma da değil!
Bahse girsek Yalana bile sarılsak Bu ağızları bu kadar Sen bile kokutamazsın sarmısak
Pazarda çoğunun Kokladığı kavun Sakın ha; kıç koklatmış gibi Ne övün, ne de avun!
Bir ayrıcalıktır mutfaklara Kilo kilo bamya alınması Ama ayrıcalığın içine eder Kış hazırlığı diye bamyaların Taa yazın iplere asılması
“Ye gözlerine iyi gelir” diye Annem beslenme çantama sürekli havuç kor Sokaklar o kadar amcalar teyzelerle dolu ki Sanki çocukluğunda hiç havuç yememişler gibi bakar kör
Sanki portakalın Taşra temsilcisi Küçükse herkese küçük Dilim dilim her bir tanesi
Olgunlaşmaya başladı Bahçemizdeki erik Lakin zavallısı gibi meyvelerin Yüzü hem mosmor, hem de ezik
Een journalist vraagt aan Ibrahim: -Waarom heeft u moppen over Geert Wilders geschreven? Ibrahim lacht en antwoordt: -Omdat Turken altijd het vuile werk moeten doen!
Diğer iklimlerde yetişen meyveleri Uzaktan da olsa tanı diyorum, tanı Yoksa sırf Arap’ı oyala diye mi Yarattı seni Tanrı
Geert Wilders gaat naar een boerderij. Hij aait een poosje een groot varken. Hij doet alsof hij tegen het beest zegt: -Hallo mijn trouwe bondgenoot. Het beest doet een stapje terug, alsof het wil vragen: -Ben je ook onrein verklaard?
Een Marokkaanse jongen bekogelt een ooievaar die op een hoge toren zit. Een Nederlander: -Waarom bekogel je het arme beest? De Marokkaan geeft het antwoord: -Omdat hij Geert Wilders heeft gebracht toen hij een baby was!
Wilders wordt gevraagd: -Rookt u? Wilders antwoord: -Nee…Ik heb nooit gerookt. -Als ik jou İBRAHİM EROĞLU was, zou ik maar snel beginnen. Geert WildeWILDERS MOPPENrs verbaast zich en vraagt: -Waarom? -Omdat roken dodelijk is!
Soğanlar doğranmasın Hiç değilse Mutfaklarda bari Analar ağlamasın